24 Ocak 2013 Perşembe

Washington DC, Bayburt ve İstanbul'un ortak nesi olabilir?

Washington DC, Bayburt ve İstanbul'un ortak nesi olabilir? Evet Bayburt'tan bir Amerikalı geçmiş. Ben de bu akşama kadar bilmiyordum. Her şey taaaaa New York'tan sevgili kuzenim Müge'nin Facebook'tan gönderdiği mesajla başladı aslında. İstanbul'da yaşayan Amerikalı bir arkadaşından bahsettiği mailinde bu arkadaşıyla tanışmamızı da önermişti. Mesajda bir Bayburt geçmekteydi ama pek de üzerinde durmadım. Sonra ortak bir mesajla ismini kullanmak için iznini almadığım ve kendisinden John diye bahsedeceğim arkadaşı ile online bir tanışma merasimi düzenledi. Biz ardından John ile Gmail'den yazışmıştık ve nihayet bu akşam bir araya geldik. Güleryüzlü, uzun boylu, oldukça yakışıklı bu yeni arkadaşımla laf lafı açtı, mesele Bayburt'a geldi. İşte şokum burada başladı. Zira doğma büyüme bir Türkiyeli olarak memlekette Ankara'nın ötesinde gidebildiğim en uç nokta Gaziantep'ken ABD'nin bağrından kopup gelen bu arkadaşım tam 9 ay Bayburt'ta yaşamış. Kendi deyimiyle 1950'lerden beri Bayburtluların gördüğü ilk Amerikalı! Sevgili John şakır şakır Türkçe konuşuyor. Hatta oturduğumuz mekanda çalan 'Ararım seni her yerde, ıssız gecelerde, sevdiğim nerde' nakaratlı şarkıya eşlik edecek kadar iyi Türkçesi. Hem de Türkçe'yi Bayburt'ta kahvede halkla konuşarak öğrenmiş!!! Ayrıca koyu bir arabesksever. Orhan Abi, Müslüm Baba ve İbrahim Tatlıses hayranı. Ve maalesef 'kanım sarı lacivert akıyor' diyen bir Fenerbahçe taraftarı. Ona göre Aziz Baba'nın şikeyle de alakası yok. Şok burada bitmedi tabii. Lafların kilit tutmadığı noktada iki ortak arkadaşımızın çıkması, üstelik bunlardan biriyle Antakya'da kebap yerken tanışmış olması, kelle-paça ve kokoreçi en sevdiği yiyecekler arasında sayması, henüz yeme fırsatı bulamadığım cağ kebabını Erzurum'da yediğini müthiş bir iştahla anlatması da bonus oldu. Ben tüm bunları dinlemenin şaşkınlığıyla bir sigara içmek için dışarı çıkayım dedim. Tesadüf bu ya, Radikal'in Yan Yayınlar Yönetmeni Cem Erciyes ile karşılaştık, ayaküstü lafladık. Haliyle sigara molam biraz uzadı. Geri dönüp 'Kusura bakma Radikal'den Cem'e rastladım' dediğimde 'Erciyes mi? Bugün Galatasaray Üniversitesi'ndeki yangınla ilgili güzel bir yazı yazmış' deyince ağzımı bir süre kapatamadım!! Meğer sıkı bir Radikal okuruymuş, özellikle de Pazar günleri Radikal İki'yi kaçırmıyormuş! Bayburt'tayken de orada Radikal okuyan muhtemelen tek kişiymiş. Doğal olarak bu noktada derin bir Radikal sohbetine de daldık. Ardından mekan değiştirelim, hem kokoreçten konuşup da yememek olmaz diyerek Şampiyon'un yolunu tuttuk. O faslı da hallettikten sonra evlere dağılma vakti geldi. Yeni arkadaşım John, son bombayı burada patlattı. 'Bu gece İntikam gecesi, gidip seyredeyim Bayburt'ta herkes Perşembe geceleri kahvede Kurtlar Vadisi izliyordu ama ben sevmediğim için eve gidip Fatmagül'ün Suçu Ne? izliyordum' demesine ben yıldızlı pekiyi verdim. Siz olsaydınız vermez miydiniz?