14 Nisan 2012 Cumartesi

Tuzla'da yağmur ve köfte

Günesin açıp açmama kararsızlığı yerini şiddetli bir yağmura bırakınca Modoko'da televizyon sehpası arama hevesinden vaz geçerek Arzu ile birlikte sahil yolu keyfi yapalım dedik. Şeytan Tuzla'da köfte yemeyi düşürunce aklımıza biz de kendisine pek karsı koymayarak şakır şakır yağan yağmura aldırmadan daha önce hakkında hiçbir fikre sahip olmadıgımız bu sevimli yerde bulduk kendimizi. Steve Jobs'a her kullandığımda sevgilerimi ilettiğim iPhone'umdan aldığımız tavsiye ile Filizler Koftecisi'ne yerlesip siparişlerimizi verdik, leziz bir turşu eşliğinde beklemeye başladık. O sırada kofteci musteri akınına uğradı. Sıra sıra pek çok mekan arasında en kalabalığı olan koftecimizi bizim tercih etme sebebimiz Hurriyet'in en iyi 10 koftecisi arasında ilk sırada yer almasiydi. Köftelerimiz gelince yanilmadigimizi anladık ve büyük bir keyifle yedik. Coban salata, cacik, patates kızartması ve dondurmalı irmik helvası da son derece basariliydi. Kofteciden kalkıp arabamıza gidene kadar çılgın gibi yağan yağmur şemsiye ve yagmurluklarimiza rağmen hinzirca bizi islatti ama bu bile keyfimize keyif kattı. Dönüşte burnumuzun ucunu dahi gormemize engel olan yagmur eslik etti yine bize. Göztepe'ye ulaştığımızda Optimum AVM'ye uğrayıp hızla ayakkabı ve kıyafet alışverişi yaparak kendimi eve attım, ayaklarım bir miktar isyanda ama güzel bir günün tadı damağımda koltuğuma uzanip bu entry'yi keyifle yazdım :)) Özetle: Tuzla'da köfte yiyin, yağmur eritmez korkmayın, iki kadın bir araya gelince alışveriş kaçınılmazdır!

12 Nisan 2012 Perşembe

Taksim ve The Marmara Kitchenette izlenimleri

Taksim Meydanı, İstanbul'un önünüzde resmi geçit yaptıgı bir yer sanki. Bu kentte yaşayan ya da misafirlik eden her çeşit insanın bir örneklemesine rastlananilecek bu seyrine doyulmaz meydanı kıyısında konuşlu The Marmara Kitchenette'ten izledim bu hafta bir aksamuzeri. Sevgili arkadasım Didocan'la günesin isittigi bir gunde buluşup yerleştiğimiz cadde kenarı masadan meydanın an be an degisimini gozlemleme fırsatı da buldum haliyle. Önce gencler, ogrenciler sonra isten çıkıp evine koşturanlar, arada otellerine yerleşme telasindaki dört bir milletten turistler ve son olarak eğlenme telasiyla Taksim'e henüz intikal edenler.
İnsan 13 yılını plazalarda çalışarak geçirince yasamın kendi akışından nasıl koptuğunu ancak o yasamın icine dalma fırsatını yakalayınca anlayabiliyormus. Yeni işimin bana bir iyiliği de bu kentin kalp atışlarını yeniden duyabilmemi sağlaması oldu aslında. İstanbul'a ayak basmamdan sonra tüm öğrenciliğimi geçirdiğim bu yasam alanından keskin bir sekilde kopmuştum ve şimdi hayatta demlenmis olarak dondüm bu senligin icine yeniden.
Bu arada Kitchenette'in tavuk schnitzelini de şiddetle tavsiye etmeden gecmeyeyim. Galeta unu yerine galetalarin kendilerini parçalayarak tavuk etini kaplamış ve o sekilde kizartmislar, yeşilliklere servis ediyorlar. Menünün en iyisi gibi göründü bana. Zira atmosferi iyi ama menüsü pek başarılı değil Kitchenette'in. Geliştirmeleri gerekiyor kanımca.